Kültür Mozaiğinden Kültür Mezarlığına
Kars ve Malakanlar
Kültür Mozaiğinden Kültür Mezarlığına Kars ve Malakanlar
Kars bir zamanlar doğunun en güzel kentiydi. Kars’ı güzel yapan Kars’ın çok kültürlü yapısıydı. Kültürler mozaiği oluşuydu. Kars yakalamış olduğu uygarlık düzeyini bu yapısına borçluydu. Çok kültürlülük Kars’ı diğer yerleşim birimler ayırmış, doğunun incisi yapmıştı. Kars’ın çok kültürlü yapısı ne zaman söndürülmeye başladıysa Kars’ın uygarlığı da beraberinde söndü. O uygarlıktan geriye acılar ve silinmeye yüz izler kaldı.
Şimdi, Türkmenler, Kürtler, Yerliler, Terekemeler, Acemler, Azeriler Malakanlar Ermeniler, Estonyalılar, Litvanyalılar, Almanlar, Ruslar, vb. kültürler içerisinden sadece Müslüman topluluklar geriye kaldı. Kars önce çok inançlı yapısını kaybetti. Malakanlar Ermeniler, Estonyalılar, Almanlar ve Ruslarsız Kars, Kars olmaktan çıktı. Adeta bir medeniyetler Mezarlığına döndü. Öyle bir mezarlık ki geriye kalanlar gidenlerin mezarlığına bile tahammül edemediler. Onlara ait olan son izleri de ortadan kaldırmaya başladılar... Yurtdışına göçmek zorunda kalanlar her geldiklerinde atalarına ait mezarlıkların yok edildiğini gördüklerinde burada insanlığında yok olmaya yüz tuttuğunu da acıyla şahitlik ettiler. Yok .edilen her mezar taşı Karsı daha da mezarlığa çevirdiğini, tam bir kültürler mezarlığına dönüştürdüğünü gördüler.
Kars’ın çok kültürlü yapısına en fazla katkıyı herhalde Kanadalardan Amerikalardan gelip atalarının mezarına bakmak isteyip de o mezarları göremeyen Malakanlar yapmıştır. Dünya’nın bu en değerli topluluğu yaşadığı acılara rağmen gittiği her yere sanatkârlığı sayesinde bolluk bereketlik götürmüştür. Onlar askerliği red edip Rus Çarlığından Kars yöresine sürgün geldiklerinde beraberlerinde değermeniçilik, arıcılık, saraçlık, peynirçilik (grevyer, kaşar vb), furgunculuk vb. dönemin en önemli meslekleri de getirmişlerdir.
Sahip oldukları üretim teknikleriyle Kars’a tarım ronesansı yaşatmışlar, çok kısa süre içinde sadece Kars yöresine değil tüm doğuya kendilerini kabul ettirmişlerdir. Hatta kendi adlarıyla anılan malakan atlarıyla da dünyaca bir üne kavuşmuşlar.Bu özellikleriyle Malakanlar bu yörede kendilerine yaşam biçimiyle tutunmuş Kars’ın yerleşik kültürünü derinden etkilemiştir.
Malakanların asıl özellikleri barışsever olmalarıdır Askerliği inançları gereği red etmeleridir. Savaş karşıtı ve inancları gereği eline silah almazlar. Savaşmak yerine hep göç etmeyi tercih ederler.
Kars’a renk veren onunla bütünleşen Malakanlara bir kez daha yol görünür. 20 Ocak 1921 tarihine kadar Türkiye’yi terk etmedikleri takdirde askere alınacakları mecliste karar altına alınır. Bunun üzerine Malakanların büyük bir kısmı Türkiye’yi terk edip Sovyet Rusya’ya dönmeye başlar. Diğerleri ise bir ağacın köklerinin toprağa tutunduğu 1962 yılına kadar burada yaşamlarını sürdürür.
1962 yılı hem Kars için hem malaknlar için bir dönüm noktasıdır. Onlara ikinci kez yol görünür. Arpaçay civarında kalan son üç köyde yaşayan Malakanlar 1962 yılında bir kez daha toplu bir şekilde cennete çevirdikleri Kars’tan kopuş yaşamak zorunda kalır. Bu sefer yönleri değişir.1500 kadar Malakan, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Amerika’ya göç eder. Geriye sadece bir elin sayısı kadar aile kalır. Onlarda süreç içinde eriyip gider..
1962 yılında yapılan bu göçler için “Malakan geleneklerine göre 5-6 göbek yakın akrabalığı olanlar arasında evlilik yasaktı. Malakanlar, sayılarının azalmasıyla Malakan erkekler evlenmekte güçlük çektiler. Malakanlar için yaşamsal olan bu durum, onların Kars bölgesinden ikinci kez göç etmelerine neden olmuştur.” denilmiş olsa da yıllar geçtikçe göçün asıl nedenleri de bir bir ortaya çıkar.
Bu göçlerle birliktede Kars’ın çok inançlı yapısı en büyük darbeyi alır. Kars her geçen gün üzerinde esen karanlık bulutların gölgesinde kalır, onlara teslim olur. Kars’ı Kars yapan renklilik yerini monotonluğa bırakır. Bu toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamda da kendini gösterir.
Artık değirmenlerin taşı dönmez, furgonlar yapılamaz olmuştur. Malakanların gidişiyle doğanın da rengi değişmiştir. Adeta toprağın bereketi kaçmıştır. Ceviz ağaçları küser, Yeşil köyleri virane olarak kuraklığa teslim olur.
Doğaya ve insanlıkla barışık olan Malakanların felsefesinden bir şeyler kapmayan insanlıksa bütün dünyayı savaşlara ve acılara mahkum etmiştir.
Kaybeden arkalarında ceset değil, cennete çevirdikleri yerlerini yurtlarını değirmenlerini, cevizağaçlarını bırakan Malakanlar değil insanlık olmuştur.
Not: Bu yazı Yeşil Göle Dergisinde Yayınlanmıştır
Not "Malakanların İzinde"
Başlıklı çalışmam halen sürmekte. Göledeki malakanların izlerini kapsayacak bu çalışmayı tamamladığımda kitap olarak sizlere sunulacak.