GÖLENİN TEKEL BİNASI
Birkaç yıl
önce Göle’ye gittiğimde Göle sinemasının içler halini görmüş ve bunun üzerine
“Göle’nin Sinema Demleri” başlığı
altında sinemanın hüzünlü öyküsünü bir
yazı ile dile getirmiştim. O yazı “Yeşil
Göle Dergisi” ve birçok web sitesinde yayınlandı. Oldukça ilgi gördü. Bunun
üzerine Sinema elden geçirildi. Bir zamanlar bizlere en güzel görüntüleri sunan
sinemamız Göle için görüntü kirliliği oluşturmaktan kuruldu. Aradan İki yıl
sonra Göle’ye gittiğimde Sinemanın harebe olmaktan kurtulmuş halini görünce iyi
bir şeye vesile olmanın sevincini içimde hissetmedim desem yalan olur. Ama bu
sevincim çok kısa sürdü. Sinemanın
önünden çarşının ortasına gelip sola dönüp Ardahan caddesine doğru
ilerlediğimde karşımda Eski Tekel binasının görüntüsüyle karşılaştığımda kırık
çamlarının acısını yüreğimde hissetim… Ve bura içinde bir yazı yazmak bir heves
olmaktan öte zorunlu bir görev oldu…
42 yıllık ömrünün 27 yılını gürbette daha doğrusu Göle hasretiyle geçirmiş bir insanın böyle yazı yazmasısın çok zor olduğunu farkındayım. Çünkü böyle yazılar anılardan beslenerek ortaya çıkması çok daha güzel olur… Ama iş başa düşmüşse yapacak başka bir şeyde yok… En iyisi hemen yazmaya başlamak…
Göle Tekel binası, Göle İnekhanesi, Göle Postanesi, Göle Hükümet Konağı Göle Ziraat bankası…. Bu binalar ve kurumlar bir zamanlar Göle’yi Göle yapan kurumların ve binaların başında gelirdi… Hükümet binası şimdiki kaymakamlık binasının yerindeydi. 2- 3 katlı bir binaydı. Yeni belediye binası yapıldığında resmi daireler belediye binasına taşınmış, sarı hükümet konağı ise kaderine terk edilmişti. Kış aylarında kar kalınlığı 1-2 metreyi bulduğu zamanlarda o dönemin çocukları çatısına çıkıp havada pelende ( takla atma) atarak aşağıdaki yumuşak karın üzerine düşerlerdi… Birbirlerine cesaretlerini ve hünerlerini gösterirlerdi. Bu bina Göle’nin çarşındaki sayılı katlı binalardandı. Hatta tek ti desek abartı olmaz.
Hükümet konağının biraz aşağısında tekel binası vardı. Ve aslında bu binanın her günü ayrı yazı konusu olurdu. Sigaranın ve tekel ürünlerinin olmadığı yıllarda Göle tarihinin en uzun kuyrukları bu binanın önünde olurdu. Tabi kuyrukların uzadığı yerlerde insanların sinirlerini birbiri üzerinden boşaltmasıyla oluşan kavgalarda eksik olmazdı. Kuyrukları uzayıp giderken, bazıları uyanık davranıp herkesin önüne geçmeye çalışırdı. Bu sefer kuyruktakilerin okkalı küfürler arasında tekrar sıranın en arkasına gider yediği küfürler yanında kar kalırdı.
Olağan zamanlarda ise tekel binasının önünde el arabalarıyla çocukları sıraya dizilirdi. Hemen çocukların ne işi var tekel sırasında demeyin. O zamanlar günümüzün ne taksileri neden kaşkaları vardı. Şehir içinde yük taşıma aracı yazın tek tekerlekli el arabaları kışınsa çocukların çektiği kızaklardı. Bazen at sankaları olurdu. Bakkallar tekelden aldığı sigara, çay vb. ürünleri bu çocuklara taşıttırdı. Ve tekel her gün satış yapmaz hatırladığım kadarıyla çocukluğumda haftada iki gün satış yapardı. Ve biz çocuklar o çay, sigara paketlerini tekel binasından bakkallara taşımak için el arabamızla, kızağımızla sıraya girer. Onları taşıyarak bazılarımız harçlığını çıkarır bazılarımızsa ailesinin bütçesine katkıda bulunurdu.
Tekel binasının karşında bu günkü Telekom binasının olduğu yerde çok güzel tek katlı bir postane binası vardı. Kavak ve söğütlerle birlikte bahçesinde beyaz gövdeli ismini bilmediğim çok güzel ağaçlar vardı. Kara kargaların henüz Göle’yi terk etmediği zamanlardı. Bu kargalarla birlikte Göle’nin bütün kuşları gelip bu ağaçlara tünerdi. Yaz aylarında bu ağaçların dallarında kuşlar dinlenirken, gölgelerinde ise bizler el arabacılar, ayakkabı boyacıları, zımışkacılar, şurupçular (buzlu oralet) gölgelenirdik. Bu ağçalar bizlere gölge eder Gölenin o meşhur yakıcı güneş ışıklarından bizi korurdu.
Tekel binası ise bu günkü Ak Saraya bin basardı. Onunda çok güzel bir bahçesi vardı. Ama bahçesine bizler giremezdik. Sadece Tekel Müdürünün çocukları yararlanırdı o ağaçların gölgesinde. İki kat taş bir binaydı. Birde biraz berisinde Tekelin Depo olarak kullandığı tek katlı bir yapısı vardı. Tekel binasının birinci katı müdürün makam odası ile diğer personelin idari odaları vardı. Üst kat ise Tekel Müdürünün lojmanıydı. Küçük ahşap pencereleri vardı. Binanın girişinde bulunan dört beton sütün ise ayrı bir hava katardı bu binaya.
Çayın ve sigaranın zor bulunduğu yıllardı. Tekele sigara ve çay gelir gelmez dağılırdı ama esnafta bir saat sonra bulunmazdı. Ama Tekel fiyatının birkaç lıra üstünde almak her yerde mümkündü. Kimi esnaf zam gelecek diye stoklardı. Kimi de karaborsa satarak haksız kazanç elde etme yoluna giderdi. Ama Göleliler bilirdi en kıt zamanlarda bile çay ve sigarayı kimde bulacaklarını.
42 yıllık ömrünün 27 yılını gürbette daha doğrusu Göle hasretiyle geçirmiş bir insanın böyle yazı yazmasısın çok zor olduğunu farkındayım. Çünkü böyle yazılar anılardan beslenerek ortaya çıkması çok daha güzel olur… Ama iş başa düşmüşse yapacak başka bir şeyde yok… En iyisi hemen yazmaya başlamak…
Göle Tekel binası, Göle İnekhanesi, Göle Postanesi, Göle Hükümet Konağı Göle Ziraat bankası…. Bu binalar ve kurumlar bir zamanlar Göle’yi Göle yapan kurumların ve binaların başında gelirdi… Hükümet binası şimdiki kaymakamlık binasının yerindeydi. 2- 3 katlı bir binaydı. Yeni belediye binası yapıldığında resmi daireler belediye binasına taşınmış, sarı hükümet konağı ise kaderine terk edilmişti. Kış aylarında kar kalınlığı 1-2 metreyi bulduğu zamanlarda o dönemin çocukları çatısına çıkıp havada pelende ( takla atma) atarak aşağıdaki yumuşak karın üzerine düşerlerdi… Birbirlerine cesaretlerini ve hünerlerini gösterirlerdi. Bu bina Göle’nin çarşındaki sayılı katlı binalardandı. Hatta tek ti desek abartı olmaz.
Hükümet konağının biraz aşağısında tekel binası vardı. Ve aslında bu binanın her günü ayrı yazı konusu olurdu. Sigaranın ve tekel ürünlerinin olmadığı yıllarda Göle tarihinin en uzun kuyrukları bu binanın önünde olurdu. Tabi kuyrukların uzadığı yerlerde insanların sinirlerini birbiri üzerinden boşaltmasıyla oluşan kavgalarda eksik olmazdı. Kuyrukları uzayıp giderken, bazıları uyanık davranıp herkesin önüne geçmeye çalışırdı. Bu sefer kuyruktakilerin okkalı küfürler arasında tekrar sıranın en arkasına gider yediği küfürler yanında kar kalırdı.
Olağan zamanlarda ise tekel binasının önünde el arabalarıyla çocukları sıraya dizilirdi. Hemen çocukların ne işi var tekel sırasında demeyin. O zamanlar günümüzün ne taksileri neden kaşkaları vardı. Şehir içinde yük taşıma aracı yazın tek tekerlekli el arabaları kışınsa çocukların çektiği kızaklardı. Bazen at sankaları olurdu. Bakkallar tekelden aldığı sigara, çay vb. ürünleri bu çocuklara taşıttırdı. Ve tekel her gün satış yapmaz hatırladığım kadarıyla çocukluğumda haftada iki gün satış yapardı. Ve biz çocuklar o çay, sigara paketlerini tekel binasından bakkallara taşımak için el arabamızla, kızağımızla sıraya girer. Onları taşıyarak bazılarımız harçlığını çıkarır bazılarımızsa ailesinin bütçesine katkıda bulunurdu.
Tekel binasının karşında bu günkü Telekom binasının olduğu yerde çok güzel tek katlı bir postane binası vardı. Kavak ve söğütlerle birlikte bahçesinde beyaz gövdeli ismini bilmediğim çok güzel ağaçlar vardı. Kara kargaların henüz Göle’yi terk etmediği zamanlardı. Bu kargalarla birlikte Göle’nin bütün kuşları gelip bu ağaçlara tünerdi. Yaz aylarında bu ağaçların dallarında kuşlar dinlenirken, gölgelerinde ise bizler el arabacılar, ayakkabı boyacıları, zımışkacılar, şurupçular (buzlu oralet) gölgelenirdik. Bu ağçalar bizlere gölge eder Gölenin o meşhur yakıcı güneş ışıklarından bizi korurdu.
Tekel binası ise bu günkü Ak Saraya bin basardı. Onunda çok güzel bir bahçesi vardı. Ama bahçesine bizler giremezdik. Sadece Tekel Müdürünün çocukları yararlanırdı o ağaçların gölgesinde. İki kat taş bir binaydı. Birde biraz berisinde Tekelin Depo olarak kullandığı tek katlı bir yapısı vardı. Tekel binasının birinci katı müdürün makam odası ile diğer personelin idari odaları vardı. Üst kat ise Tekel Müdürünün lojmanıydı. Küçük ahşap pencereleri vardı. Binanın girişinde bulunan dört beton sütün ise ayrı bir hava katardı bu binaya.
Çayın ve sigaranın zor bulunduğu yıllardı. Tekele sigara ve çay gelir gelmez dağılırdı ama esnafta bir saat sonra bulunmazdı. Ama Tekel fiyatının birkaç lıra üstünde almak her yerde mümkündü. Kimi esnaf zam gelecek diye stoklardı. Kimi de karaborsa satarak haksız kazanç elde etme yoluna giderdi. Ama Göleliler bilirdi en kıt zamanlarda bile çay ve sigarayı kimde bulacaklarını.