GÖLE KİLİMLERİ “Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur"
Hakkâri’ de askerlik yaparken bu yörede dokunan kilimler dikkatimi çekmişti. Bu yüzden askerliğim süresi boyunca çarşı izinlerimde Hakkâri’de ki kilimci dükkânlarını mesken edinmiştim. Her kilim satan dükkanlara gidişimde kilimlerin öykülerini, yapım tekniklerini, motiflerin kaynağını öğrenmeye koyulmuş, 7 aylık süre içinde kilim konusunda topladığım bilgiler beni kendi çapımda amatör bir kilim araştırmacısı yapmıştı. Renkler, motifler, ipler, düğümler kısaca kilimler hakkında her türlü bilgiye sahip olmuştum.
Askerlik dönüşü ise Göle de yakınlarıma hediyelik kilim dükkanı açma hayalleri kurmuştum. Teskereyi aldığımda farklı boyutlarda ve desenlerde yüzlerce kilimle Göle’ye dönmüştüm. Ama Göle’de kilimlerin yüzüne bakan bile olmamıştı. Bende getirdiğim gülsarya, canbazer, gülgeveri ve şimkubik gibi desenli kilimleri eşe dosta hediye etmek zorunda kalmıştım.
Mikro kredilerle Gölede genç kızlara kilim dokutup, onları üretici konuma getirmeyi içeren bu projem daha başlamadan bitmişti. Yaşadığım bu hayal kırıklığı bana Göle Kilimlerini tanıma fırsatı sundu. Göle’de köyleri dolaştığımda gözlerim yerlerde kilim arar olmuştu. İsmi bilinmeyen yüzlerce kilim motifiyle karşılaşmıştım. Hatta Hakkâri de gördüğüm motiflerin çoğunun bizim köylerde kullanıldığına tanık oldum. Tanık olduğum diğer bir konu ise Hakkâri de kurulan Atölyelerle bacasız bir sanayiye dönüşen kilim okumacılığının bizde son demlerini yaşamakta olduğuydu.
Son yirmi yıldır Göle’de köylülerin koyun yetiştiriciliğini bırakması ve büyük baş hayvan yetiştiriciliğini tercih etmesi yöremizin en eski sanatlarında olan halı ve kilim dokumacılığını durdurma noktasına getirdi.
Genç kızların sevdalarını işleyecekleri kilim tezgâhları birer birer ortadan kaldırılmış, sevdaya dair sözleri tükenmişti. Böyle bir ortamda kilim üzerine söz söylemek hüzün veriyor insana. Hele köylerimizde makine kilim ve halılarının revaçta olduğunu, eski kilim ve halıların, eskicilere birkaç plastik çanak çömlek ile değiştirildiğine şahit olunca bu hüznümüz daha da derinleşiyor.
Kilimlerin öyküsü insanın hayvanları evcilleştirmesine kadar gider. Hayvanları evcilleştiren insanoğlu, hayvan derilerine öykünerek ilk kilim ve halı deneyime başlar. Kilimler zamanla her evin vazgeçilmez bir parçası hainle gelir. Her genç kız, daha çocukken anasından, nenesinden motif sökmeyi, düğüm atmayı, kirkit vurmayı yani kilim dokumayı öğrenir.
Kilim dokumacılığı kadın emeğinin yoğun olduğu bir el sanatıdır. Genel de az gelişmiş ve göçer toplumlarda yaygındır. Ülkemizde Kars yöresi dışında Erzurum, Hakkâri, Van, Ürgüp ve Göller Yöresi kilimleriyle tanınır.
Kars Yöresi içinde Göle’de 1970’lı yıllara kadar kilimleriyle belli bir üne sahipti. 80’lı yıllarla birlikte Göle’de kilim dokuması önemli ölçüde azaldı. Göle de dokunan kilimleri; iplik, işçilik, kullanılan boya, üretim ve motiflerinin özelliklerini dikkate alarak inceleyebiliriz.
İplik: ipler saf yündendir. Geleneksel yöntemlerle eğrilir. Yıkanan yünler tarak denilen aletlerde taranır. Daha sonra teşi (kirman) adı verilen aletle eğrilerek iplik haline getirilir. Bu iplerin bir kısmı boyanmadan ana renk olarak kullanılır. Bir kısmı ise çeşitli bitkilerden elde edilen boyalarla renklendirilir. Bu bitkilerin özelliği boyasının kalıcı olması ve kilimler kullanıldıkça renklerin daha da güzelleşmesidir. Son yıllarda kumaş boyası ve köylüler arasında şehir boyası kullanımı yaygınlaşmış, bu uygulama yöre kilimlerini değerini düşürmüştür.
İşçilik: kilim işçiliği önemlidir. Kilimde yer alan ilmik çokluğu kilimin değerini belirler. İlmik sayısı ne kadar fazla ise kilim o kadar değerlidir.
Renkler: Kilimleri değerli kılan bir başka özellik ise kilimde kullanılan renklerdir. Göle kilimlerinde genel koyu renkler tercih edilir.
Motifler: Göle kilimlerinde kullanılan motiflere bazı köylerde “nik” denilmekte. Yöreye özgü motiflerin sayısı oldukça fazladır. Bunun yanında farklı yörelerde kullanılan motiflere de sıkça rastlamak mümkündür. Göle motiflerin zenginliğini Kars Ardahan ve Iğdır’ın 40 yıl Rusların egemenliğinde kalması, yörenin farklı halkların birlikte yaşadığı bir bölge olmasından kaynaklanır. Yöredeki etnik farklılık kilim motiflerine de yansır. Bu nedenle Göle’de kullanılan bir kilim motifini başka bir ülkede ve yörede görürseniz şaşırmayın. Ayrıca Gölede kullanılan her motifin bir öyküsü vardır. Bunlardan ilginç olan birkaç tanesini sizlere aktarayım:
Gelin bıraktıran, Gölede yıllar öncesinde genç kızlar güzellikleriyle değil hünerleriyle ön plana çıkarmış. Göle’nin varlıklı ailelerden birinin tek bir oğlu varmış, bu oğlan karşı köyden bir güzel kıza vurulur. Kızın güzelliğine diyecek yoktur ama büyük ailede gelin olmak için sadece güzellik yetmez. Oğlan annesine kızı beğendirir ama annesinin bir şartı vardır. Benim gelinim olacak kız en az benim kadar hünerli olmalı der ve oğluna şartını açıklar. Ben bir kilim dokuyacağım eğer gelinimde bunu dokursa sorun olmaz. Dokumazsa bu kız bize gelinlik yapamaz der. Nişan olur aileler arasında, Oğlanın annesi bir kilim deseni tasarlar kafasında sonra ondan bir küçük kilim yaparak gönderir gelinin ailesine. Gelininden aynı kilimden dokumasını ister. Desen öyle zor desendir ki aylar geçer düğün tarihi yaklaşır ama kilim bir türlü tamamlanamaz. Ve oğlan nişanı bozar. O günden sonra o desenin adı “Gelin bıraktıran” olarak anılır. Kolay kolay kimsede o deseni çıkarmaya yanaşmaz.
Gelin Boğan: Göle’ye özgü bir desendir. Bunun hikâyesi de “gelin bırakana” benzer. Rivayet edilir ki bir kaynananın iki gelini varmış kaynana bir kilim yapar ve gelinlerine gösterir. Gelinleri aynı anda başlar bu kilimden dokumaya ama biri deseni çıkarır diğeri çıkaramaz bunun üzerine deseni çıkaramayan gelin gururuna yediremeyip kendini kilim tezgahına asarak boğar. Bu desende ismini bu hikâyeden alır.
Göle’de kullanılan başlıca kilim motiflerimiz şunlardır: Kaz ayağı, koç boynuzu, kurt ağzı, Zillo, desthilçin, perik, haspek , tabağalı kilim, göbekli kilim, şingirli, pimal, üç top, ala kilim, hamas kilimi, Şit işkerpin, lüleper, tutakesik, eli belinde, kuş yuvası, Gülçin gibi yüzlerce kilim desenleri en fazla kullanılmaktadır Göle’de…
Üretim: Göle’de ticari amaçla kilim üretilmez. Üretilen kilimler evin kendi ihtiyaçları yada hediye edilmek içindir. Her genç kızın çeyizinde mutlaka kendi dokuduğu kilim bulunur. Her gelin adayının dokuduğu bu kilimler aynı zamanda onların ne kadar hünerli olduğunun da bir delilidir. Bu nedenle çeyizlik kilimler daha da özenli bir şekilde dokunur.
Kilim dokuması için geleneksel ahşaptan yapılmış tezgâhlar kullanılır. Bu tezgâhlarda ihtiyaçlar üzerine farklı ebatlarda üretilir. Üretilen bu kilimlerin aile ekonomisine ciddi bir katkısı yoktur.
Kilim Çeşitleri:, Yöremizde üretilen kilim çeşitleri halk arasında bardız kilimi, ecem kilimi, kürt kilimi,Türkmen kilimi, kafkas kilimi, Zillo, döşürme, heybelik kilim, yolluk gibi adları taşımaktadır.
Üretim Yerleri :Göle’nin Genel dağ köyleri olarak adlandırılan, Senemoğlu, Koyunlu; Kuytuca, Toptaş Gedik köyleri ile Türkmen köyleri dediğimiz Kalecik ve Yeniköy kilim konusunda diğer köylerden daha zengin bir birikime sahiptir. Özellikle koyun yetiştiriciliği ile ünlü bu köylerimiz buna paralel en fazla kilim ve halı dokuması da yapmaktadırlar.
Sonuç olarak yöremizin en eski el sanatı olan kilimlerin üretimi her geçen gün azalmaktadır. Bir zamanlar genç kızların ezberinde olan binlerce kilim deseni kaybolmaya yüz tutmuştur. Yakın gelecekte kilim dokuyacak kimse kalmayacak.
Yöremize özgü kilim desenlerin derlenmesi ve gelecek nesillere aktarılması çok önemlidir. Yöremizde artık sevdasını kilim desenleriyle dile getiren genç kızlarımız ne yazık ki yok. Tüfeğin icadıyla mertliğin bozulduğu gibi, makine yapımı halı ve kilimlerinin yapımıyla da bizim yöresel kilimlerimizin üretimi yok oldu.
Çeyiz sandıklarını makine yapımı halı ve kilimler doldurdukça evlenen genç kızlarımız gelecek nesillere ne yazık ki bir şey aktaramayacak. Kilim dokumanın romantizmi tadılmadan kaybolacaktır. Bu nedenle kilimsiz yetişen bir nesil birazda sevgisiz ve emeksiz yetişmiş nesil olacaktır.
Binlerce yıldır sevgi düğümleri atılarak, ahşap kirkitlerin ritimli darbeleriyle genç kızların göz nurlarıyla dokunan kilimler, çeyiz sandıklarından şark köşelerinde taşınarak birer süs aracına dönüştü. Sevgiliye değil şark köşelerine dokunan kilimlerdeki romantizm yerini nostalji aldı. Öyle ki artık şarkta şark köşeleri oluştu…
Kadın emeğinin hakkı verilerek Göle kilimlerinin Hakkâri kilimleri gibi tanıtılıp sahiplenilmesi için bu yazımın bir başlangıç olmasını diliyorum.08/07/2006 Bu yazı Yeşil Göle Dergisinde yayınlanmıştır.
Göle / Poladik Köyüne ait bir kilim deseni. Bu Fotoğraf 2000 yılında Sona Akıl'ın şark köşesinde çekilmiştir. Fot: Yunus AKIL
Düzenlemek için buraya tıklayın.
Annemin bir zamanlar yünden iplik yapmak için kullandığı yün tarağı Fot: Yunus AKIL
Elle yapılmış bir buğday telisi/cuvalı
Fot: Yunus AKIL
Annemin yapmış olduğu el dokuması bir yün halı Fot: Yunus AKIL
Annemin yapmış olduğu el dokuması bir yün halı Fot: Yunus AKIL